Zırh dediğin, yaralarının üstüste binip kalınlaşmış kabuklarından başka nedir ki? Diyor eserin sahibi @ozanuenal
Bense yıllar önce kabuk adlı bir şiir yazdığımı anımsıyorum.
"kabuğunu tanımadan yaşamak desem
kükrüyor içimde sessizlik
kaç bedenin sahip olduğu bu hisle
yerle bir oluyor gönlüm,
yerimi yadırgamadan yaşamak desem?"
Bazen.
Durup bedenimin sinyallerine kulak verdiğimdeki bazenlerde, uluyan midemi dinliyorum. Geçmişi barındırdığına eminim ama ispat edemem. Kolum kanadım kırılıyor bazen. Sonra karşıma çalıştığım mevzular geliyor. Çalıştığım kendimle barıştığım mevzular... Bazen ofkeleniyorum. Çıkıp yürümek iyi geliyor. Bazen çok mutlu olabiliyorum. Fakat bazen de acımasızca mutsuz. İliklerime kadar "bu dünyada çok haksızlık var" diyorum. Sonra güneş açıyor, karanlık dağılıyor, umut vallahi yeşeriyor ve yeşeriyorum.
Bu dünya bütünüyle ona nasıl davranirsam öyle görünüyor gözüme.ve kendime nasıl davranirsam öyle.kalbime sorsanız daima söyleyecek sözü var. Olsun da. Şükür.
Kabuk. Giyilmiş kıyafetlerin bazen arınması ve bazen taşıdığımız yüklerin birakilmasi iyidir. İzlerken bı ferahlık geliyor. Sanatla hem hal olmayı seviyorum ama hayat bazen sergisi hiç olmamış sanat eserinin hüznü gibi çöküyor üzerime. Yazmalıyım diyorum, çünkü ancak o zaman ferahlıyorum.
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni diyordu cemal süreya. Ben birden ışığın gözlerimi aldığını ve keşke yalnız bunun için sevseydim seni diyorum. Çünkü sanat eserinin sergilenmesi kadar haklı bir güvenle seviyorum seni canım kendim. Kendimin yalnızlığıni da takdir ederim. Uykusuzluğunu da... Gözyaşlarını da.
Şimdi ne oldu bana? Diyen hallerini de takdir ederim.degmeyin feryadıma...
#yazilarim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder