11 Haziran 2022 Cumartesi

Susma Hali

 Bağır bağır geldim buraya.

Ağrıdan damıtarak varlığımı.

 Akşamları farkettim önce. 

Kendini, gündüz rüyalarına teslim eden bir kadının fısıldayışlarındaki dudak izlerini...

Akşamları öptüm gidişini.

Opmektir bu, bilinmez bir  yeni. 

Sanki.

Ne diyorum tövbe.

Ne diyorum tövbe. Bir ihtilali yeniden aralar gibi, durdum geçmişi yad ettim 

ve geçmişi yad. 

Söküldü içim, 

tavan arasında tozlu duygularımı da söktüm. 

Nicedir ağrıyordu bedenim, 

söktüm titreyen güneşi içimden. 

Uğurladım diyecektim, ugurlandım yola cikarken.

Aynı yerde değilim, aynı pencerede, balkonda ve taş zeminlerde...

Buz, donmak ve gaz...


Aynı yerde durani selamlayıp aynı yerde durana ah etmeden durdum 


Şarkı devam etti içimde

ben  bekledim.

 İzledim.  iyi bir izleyici görünceye dek izledim hayatı.


Aynı yerde duran çizgiyi gecmedim

Durdum 

buz, donmak ve gaz.


*****

 Yine.bir şiirim gelmiştir. Tutup bu fotoğraf ile kendime alan açmaya gayret etmisimdir. Yanımda kıymet verdiğim birine gülümsüyorumdur. Özlediğim belki biraz. Gönül ayrılık istemez bazen ama olan budur. Gülümserim. Zor olanı olduğu gibi kabul ettiğim zamanlar daha aydınlık geliyorum kendime.

Bulanık bir yazı geçiyor zihnimden ve ben durup yazmaklar biriktiyorum içime, nasıl olur bilemeden, sessizce duruyorum.


Sonra ursula gelip fısıldıyor: "duyabilmek için susmak gerekir"


Susuyorum. Ya da susuyor.

#yazılarım

#rabiagormusblogspot

Serüvenini Hatırla

 İlk aklıma gelen, sahnede yalnız olduğumdur. Üzerime yakışan hangi kıyafetse kendimce onu bulup, karmaşık hallerimi de yanımdaki çuvala atarak arınma yolculuğu.

Ellerim harflere değince çıkan kelimelerin cümleleri oluşturması gibi bugün kosmakla durmak arasındaki rekabeti eşlikci yaptım kendime.

Uzun bir aradan sonra yazdığım sabah sayfalarinda "kendime değer veriyor muyum?" sorusunu düşündüm. Çünkü malum, uzun zamandır değersizlik duygusu ve yaşadıklarımla harmanlanmış bir serüvenin içindeyim. 

Evet, yaşamın içinde, üstelik kırkların başlarında. Hala kırgınlıklar, kızgınlıklar, neşe ve umut... Kendime bir sahne hediye ettim. Başrol oyuncusu, yardımcısı, teknik elemanı, rejisi, yönetmeni, yazanı... Her biri benim. Arada birileri gelir gibi oluyor ama sadece ben varım. Herkesin sahnesi kendine kırmızı ve spot ışıklı... Her biri biricik. Rekabet olmayan bir yaşam sahnesi.


Olan bu!


Çok şey öğreniyorum. Sahnede ara ara gelip kalbime dokunan insanların yardımları biricik. Çok kıymetli. Her biri. Şimdi düşününce, iyi ya da kötü yok, ' olan' var... Arada müzik var sahnemde. Gidenlere yas tutma hallerim. İstemediklerimle yol ayrımlarım. Asla kötü değil deyip usulca suya bıraktıklarım. Şarkım böyle benim. Nazik ve nazenin... Hassas ve kırılgan. Güçlü ve net.

Arada karmaşık ve suskun. İçine çekilmiş ve dışına akan. En çok akan. Bir nehrin bir dağı delerek, toprakla buluşup, selamlar götürmesi gibi bir yerlere. 


Olan bu!


Boşlukta dünyaya gelmedik mi? Boşluktan boşluğa. Sudan havaya. Ateş ve toprak. Zıtlıklar ve kavrayış. Ben en çok hasretini çektiğim şeyleri getirdim yanımda bu yaşama. En çok onlara ağladım, boşlukta bir meme arayışı. Emme isteği ve yine boşluk. Buralardan da haber getirdim sana. Aslında hiçbir şey göründüğü gibi değilmiş. Bildim.


Sırrı şu, sahnemin: ne oluyorsa kendim kendime kendimde kendimden bir hal bütünlenmesi... Durarak, koşarak, yazarak ve bir kristal gibi ellerimde tutup tam fırlatacak gibi yapıp "şaka şaka" dediğim bir yaşam. Bana armağan.


Olan bu!


Sana kırmızı perdeli sahneden bir tünel açamam, yetkisi bende değil ama sana hangi sahnede rolünün ne olduğunu düşünmen için eslikçi olabilirim. 


Serüvenini hatırla!


#yazilarim

Nar Ağacı Güzellemesi

İçimdeki acıyı tanıyorum. Uzun yıllardır içime çöreklenmiş olan o büyük acıyı. Kirpiklerimin enstrümanımın telleri gibi titreştiği o büyü...