17 Ekim 2021 Pazar

ANSIZIN DEKLANŞÖR

 


Şimdi sana desem ki: “ az evvel benim için çok enteresan bir şey yaşandı”
tutup zihnimi bölsem ikiye, çatışma çıkartsam, sonra yüzümdeki endişeye
dönüp baksam, su içsem, senin cevabına bölünsem,
eskileri katsa bir tarafım, duygularım yenilerden eklese bir şeyler, çay bahçesinde
filtre kahveli laktozsuz süt, sütlü filtreli kahve, o deniz sesi ve deklanşör
gençliğim bölünse ikiye “seviyor sevmiyor” diye,
narsist bir basamakla karşılaşsam, adımımı atar atmaz, kaysam
aklım sende, saçlarındaki elektriklenmiş tellerinde, bir sorgu asılır zihnime
aklım bahçende ve ayaklarının toprağa deyip değmeme meselesinde
adına, bilirkişiler, “duygu zihin çatışması” diyor,
ben bilirkişi olmadığımdan çocukluğuma inip cenin pozisyonuna marş
kaldırıyor içimden bir hırs beni, kötülük bunun neresinde, kibir nereden asılır boynuma
hırs bunun neresinde, zeytini andıran gözlerine tam kalp çakramdan
evet bloke ettiğimde tüm hatlarını bedenimin
durup kalp çakramdan kalp çakrana bir hat
bağlanma bunun neresinde, ipleri gergin bir ömürden geldim, duy!
Sesinde asılan bir cevaba tüm suskunluğumla geldim, oturdum, duy!

Duy beni, kendin gibi bir akışta,  parmakların deklanşör hizasında
az sonra verilecek cevabı beklerken, bir fotoğrafın en güzel köşesi
ya verilmezse diye kalp hizamda bir gümbürtü
“cevap vermezsen ne olur?” diye bir yanımdan tutup asıldım
dallarında sallandım hayat ağacımın, çünkü hayat ağacımda yaralı çocuk
bir kadından hizalandı on yıla, yirmi yıla ve sonra deklanşör
duy beni, gençliğimden asıldım ben buralara, duymazsan ne olur?
bir fotoğraf karesinde tüm köşeler boş kalırsa ne olur?
bir ağaçta hayat asılırsa ne olur, toprak ayaklarında kayarsa ne olur?
Şimdi sana desem ki “bir kalp dönüp durursa ne olur?”
döner çünkü kalp, durup durup yeniden.
Şimdi sana desem ki “ gözlerin hangi bahçeden?”
gözlerinin hangi bahçeden alındığını bilsem ne olur?

Ne kadar acı olur bir sorunun cevaplanmaması hali,
o sonsuz kumsalda bir denizin olmaması gibi
ilk nereden duyuldum ağır bir kütle gibi dururken orada
senelere böldüm, duygu zihin çatışması, ben bilirkişi hizasında
vizörümde bir ayna beni yansıtan, beni filtresiz, beni sensiz diyemem
beni verilen cevaplardan sonra, “ e şimdi bu kadar mıydı” beklentisizliğiyle
beklemeye alan, o anlayışın anlamlandırdığı ustalık.
“Ustalık” dedi dudakların. Gülümsedi sonra. Görmeden bildim.
Görmeden bilsem ne olur?

Ve sonra uzun bir yoldan bir patikaya girer gibi sessiz ve temkinli
yaklaştığımda nefesini az ileride hissettiğim bedeninden
uzak bir ana gittiğimde, yine deklanşör yine eğilip öpülen toprak
ayaklarımdan sızan kar sesinden eskitilmiş bir toprak
patikada uzun bir kar sesi ve yıllanmış bir toprak
eşliğinde yaşam enerjimden karanlığa bıraktığım aydınlık
gülüşünü aldım vizörüme sığdırdım, ayarladım cevapları öyle yalın ayak
parmaklarından astım negatiflerini manzaraların
bir sorudan öteye giden karanlık patikada var gücümle
koştum çünkü koşmak bir manzaranın en saf hali.
çünkü fırtına diner beklediğin yerde, bir fotoğraf hali beklentilerde.

Beklentiler karmaşasında ustalık ve ustalıktan soyununca  ne olur?

Biriktirilmiş manzaralardan uzayan bir karmaşa yeryüzümde
gezinir dururum cevaplarını bildiğim soruların aynalarında
beni yaralı çocukluğumdan kadınlığıma yönlendiren duruşun
uzatır ellerimden toprağa bilmişliğini
kabarır bir toprak emzirir insanın en saf halini.

Bana uzun bir yoldan patikaya geçmemi sen açıkla ne olur?

17.10.2021


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GELEN MESAJ

Uzunca zamandır işlediği nakışı sehpanın üzerine bıraktı ve telefonuna gelen mesaja baktı. Yüzü ekşi bir tat almışçasına büzüştü ve kendin...