Şehir yoruyor, uzanıyor göğsüme kadifeden bir hüzün; kirpiklerimde eskiden kalma türküler. Bir onunla çıkamadığım yollar var, bir de kendime ettiğim haksızlıkların kuytusu. İçime bahar değsin isterken buluyorum kendimi, bir zaman vazgeçiyorum yazmaktan, bir zaman dibindeyim dünyanın. Eski bir camiide buluyorum kendimi, huzur duymak desem, ne olur allah'ım huzur olsun bunun adı. Bu sefer, ayak tırnağımın etime batmasından şikayet etmeden, susarak izleyeceğim zamanın getirdiklerini. Bunca yılımı dinlendirmiş olmanın keyfiyle, geçsin zaman, yavaş olsun acele acele.
Duyduğum her yağmur sesinde, Selimiye Camiinin avlusunu düşünerek, bu dünya "eski yara" gibi; bu dünya "bir yaradan kurşun çıkartır gibi". Bu dünya. Tamam. Zamanı dünyayla bölüştüğümüzde hangisinin galip geleceğini ben de bilmem. Bilemem. Çok acizim. Çok.
Edirne yollarından dönüşte, bir kez daha hayatın acımasız olduğuna kanaat getirdim. Ama zamanda acımasızca geçmekte.
Sen nerdesin?
17 Aralık 2012 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
BAHÇEDE ALTIN SARISI SAÇLAR: Bir Macara Hatıratı
BAHÇEDE ALTIN SARISI SAÇLAR: Bir Macara Hatıratı “Annesi Erken Ölen Çocuklar İçin” Rüzgara koyu renk bir elbiseyle çıkmış ağacın, dallar...
-
Boşluğa bağırıyorum, çığrından çıkmış uzun koridorlara. Beyaz ve sonsuz yollara bağırıyorum. Olmasını istediğim düzenin hiçbir zaman olmayış...
-
Tane tane sevdiğim şehirden iki güzel geçti. Dün fatihin vatan caddesinde çiçeklerle birlikte yanımda bir güzel, öbür güzele gider iken içim...
-
-Alaçatı notları- Denizin uçsuz bucaksız izlenebildiği, suyun sükunetle hemhal olduğu, karşı kıyılarda dağların siluetinin bir resim tabl...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder