17 Aralık 2012 Pazartesi

Sen Nerdesin?

Şehir yoruyor, uzanıyor göğsüme kadifeden bir hüzün; kirpiklerimde eskiden kalma türküler. Bir onunla çıkamadığım yollar var, bir de kendime ettiğim haksızlıkların kuytusu. İçime bahar değsin isterken buluyorum kendimi, bir zaman vazgeçiyorum yazmaktan, bir zaman dibindeyim dünyanın. Eski bir camiide buluyorum kendimi, huzur duymak desem, ne olur allah'ım huzur olsun bunun adı. Bu sefer, ayak tırnağımın etime batmasından şikayet etmeden, susarak izleyeceğim zamanın getirdiklerini. Bunca yılımı dinlendirmiş olmanın keyfiyle, geçsin zaman, yavaş olsun acele acele.
Duyduğum her yağmur sesinde, Selimiye Camiinin avlusunu düşünerek, bu dünya "eski yara" gibi; bu dünya "bir yaradan kurşun çıkartır gibi". Bu dünya. Tamam. Zamanı dünyayla bölüştüğümüzde hangisinin galip geleceğini ben de bilmem. Bilemem. Çok acizim. Çok.
Edirne yollarından dönüşte, bir kez daha hayatın acımasız olduğuna kanaat getirdim. Ama zamanda acımasızca geçmekte.
Sen nerdesin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GELEN MESAJ

Uzunca zamandır işlediği nakışı sehpanın üzerine bıraktı ve telefonuna gelen mesaja baktı. Yüzü ekşi bir tat almışçasına büzüştü ve kendin...