Metne geri dönelim:
Kızıl saçlarından aşağı yuvarlanıyordur bir adam
Keskin uzaklıkların ortak noktasında
Küçük odalardan, kapı aralıklarından çıkan hüznünü
Sığdıramaz bir göğe, bir gök ki, üstüne devriliyordur
adamın.
Acınılası.
Kaçış.
İbreleri hep üst üste gelen
Sonra dalganın en küskün haliyken durgunluk
Bir mola verdiriyor kalbine,
Ölüm kere küsmüştür kadın,
Ağzını, kalbini, onurunu bıçak açmaz bir dahaYılmamış ama kederlenmiştir; kadının dudaklarında
Dua.
Ellerinin bir daha hatırlamak istemediği
Sonra birden gözlerinin de unutmak istediğiSonra birden o havanın donup kalındığı sur dibi
Sonra yazmaktan uzanılmış fermanlar
Anlatılamazdı, bu şehrin altında yatanlar.
Ney üflüyordu uzaklarda birisi.
Sahnede dalgın bir çocuk görüyordur hep, kadın
Kendini görüyordur, sonra bildiklerini, sonra geceyiBir nevi bağlılık, bir nevi körebe, bir nevi aşk
Susuz kervanların suya serabı olur, aşk.
İnsan bilmez mi kendine verileni?
Ya kendini?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder