13 Nisan 2011 Çarşamba

Bak Burası Çok Ağlamak, Bak Burası Dünya / Rabia Görmüş

Ha bir de İstanbul var, birden aklımı çeliyor. Yâr sözü, salına salına, vapurlarda geliyor. Ne vakit düşlesem bu kentte yalnızlığı, kendimi kalabalıkların tam ortasında buluyorum. Bir fotoğraf karesine, ustalıkla tüm kenti sığdırıyorum.

Başını kaşımaya bile fırsatı olamayan, ellerinde çantaları, gözlerinde mutlak bir anlamı olduğuna inandığımız -güneşsiz havada takılmış- güneş gözlükleri, kravat tam takır, cepler kuru bakır, ‘siyah giyme toz olur, beyaz giyme söz olur’ cinsinden adamların dokunmazlığıyla yürüyoruz; aslında tamamen evrensel düşünmeye zorlanıyorsam da, modern çağın ruhsal tekerlemeleri eşliğinde bir şeyler içmek de fena olmaz hani. Şerefine dünya dedikleri kiminin kabusu, kiminin cenneti. Ey!

Şimdi yokum. Şimdi bir tepeden size sesleniyorum. Şimdi Arnavut kaldırımlarında bir şarkıcının dilenerek kendini ifade ettiğinin melodisiyle ayılıyorum. Boğaz görünüyor. Yâr görünmüyor. Usulca eğilip, kendimle baş başa kaldığım bir limandaymışcasına, gözlerimi avuçlarımla siliyorum. Kadınların bir mendilde ne çok şey biriktirdiğini anlatmamın doğru olmayacağını bildiğimden beridir hep suskunum. Susuyorum.

Öyle kesik kesik öksürmelerle bir şeyin ifade edilmeyeceğini bildiğim beridir gülümsüyorum ve bir kişinin sağırmışcasına olanları duymak istememesi dahilinde kulaklarını tıkamasının gerçeğini değiştirmediğini biliyorum. Bir adam tüm bunlardan sıkılıp kendine bir silahı doğrultabilir, beynine dayayıp tetiğe davranabilir. Ama bir kadın her zaman ikinci bir yöntemin beşiğinde tıngır mıngır sallanadurur. Ve.

Avunmak, tüm köşelerini kaplamıştır ruhumuzun. Yanılgılarımız törensel bir havada, asker ritmi eşliğinde az sonra mezara girecekmişcesine bizleri hüzünlendirir. Gerçek ayan beyan kendini göstermiştir, ama yine de… Sahiden burası dünya!

Burası masal ülkesi! Gökten bir şeyler düşüyor:

Avunmak, bir gülücüğün arkasına saklanmak, yüzünü saklamak için ellerine sığınmak, iç sesini duymamak için şarkılar mırıldanmak.

Burası çok fazla ağlamak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GELEN MESAJ

Uzunca zamandır işlediği nakışı sehpanın üzerine bıraktı ve telefonuna gelen mesaja baktı. Yüzü ekşi bir tat almışçasına büzüştü ve kendin...