10 Haziran 2016 Cuma

Kaçış Serüveni


Metne geri dönelim:
Kızıl saçlarından aşağı yuvarlanıyordur bir adam
Keskin uzaklıkların ortak noktasında
Küçük odalardan, kapı aralıklarından çıkan hüznünü
Sığdıramaz bir göğe, bir gök ki, üstüne devriliyordur adamın.
Acınılası.

Kaçış.
İbreleri hep üst üste gelen
Sonra dalganın en küskün haliyken durgunluk
Bir mola verdiriyor kalbine,
Ölüm kere küsmüştür kadın,
Ağzını, kalbini, onurunu bıçak açmaz bir daha
Yılmamış ama kederlenmiştir; kadının dudaklarında
Dua.

Ellerinin bir daha hatırlamak istemediği
Sonra birden gözlerinin de unutmak istediği
Sonra birden o havanın donup kalındığı sur dibi
Sonra yazmaktan uzanılmış fermanlar
Anlatılamazdı, bu şehrin altında yatanlar.

Ney üflüyordu uzaklarda birisi. 

Sahnede dalgın bir çocuk görüyordur hep, kadın
Kendini görüyordur, sonra bildiklerini, sonra geceyi
Bir nevi bağlılık, bir nevi körebe, bir nevi aşk
Susuz kervanların suya serabı olur, aşk.

İnsan bilmez mi kendine verileni?

Ya kendini?

 

BAHÇEDE ALTIN SARISI SAÇLAR: Bir Macara Hatıratı

BAHÇEDE ALTIN SARISI SAÇLAR: Bir Macara Hatıratı “Annesi Erken Ölen Çocuklar İçin” Rüzgara koyu renk bir elbiseyle çıkmış ağacın, dallar...